Parçalı – ilk / Jin

Yanına oturdum, usulca. ‘Ah geldin mi,’ dedi; sesi şakıdı: ‘Daha demin rüyamda gördüm seni; dağlara gitmiştin; çok mutluydun. Bana el salladın; akşamüzeri uğrayacağım’ dedin. ‘Söz’ dedin. ‘Tabii ya, sözüm söz’ dedim. Gözlerimde usul gölgeler – ‘dağlardaydım; çok sevdiğin balık baykuşun umudunda dolandım. İzsizim şimdilik. Ama bulacağım.’ ‘Ah balık’ dedi; ‘Ah baykuş.’ Ama sordu, ‘hangi balık... Continue Reading →

Mesafeli Aşk Sözleşmesi-II | Asé

Photo credit: Half&Half photo project.   Önceki yazıda mesafeli aşk sözleşmesi meselesini tanımlama gayretinden maddelerini yazmak kısmet olmamış, buradaki bazı arkadaşlar da ‘insanın maddeleri de okuyası geliyor’ demişti. Gel gör ki okuyucunun talebiyle yazı yazılmıyor azizim. Ama geçenlerde birşey oldu da, maddeleri yazmaya başlamanın zamanı geldi diye düşündüm. Olan şey şu: mesafeli aşk sözleşmesinin öbür... Continue Reading →

Zaman değil, Yol değil / Züd

Uzundur yazmadım. Ama zaman değil. Uzaklardayım. Ama yol değil. Bu eli kalemli hayaletler, bu kargalar meclisine diyecek söz bulamadım. Ya da o kadar meşguldüm ki, diyelim boş boş oturmakla, söz varsa da dile dökemedim, erindim, kalemi kuşanamadım. Buraya içini döken o yalnızlığımı yitirdim, sadece geceleri döndüm ona. Rüyalarda. Aslına bakarsanız, rüyalarda bile dönemedim. Rüyalar da... Continue Reading →

Elveda Oda / Asé

Bu kısa bir taşınma yazısıdır. Ama öyle kolilerin toplanıp, her şeylerin paketlendiği ağır bir taşınma değil. Karşı kapıdaki daireye yarın sabah sigara-kahve eşliğinde öte berinin adeta yer değiştirileceği tatlı bir taşınma.   Ama anlamı büyük benim için zira memleketten dışarıya kusulmamızın ardından kendimi bu odaya atmıştım. O kusmuğun her rengi var etrafımda. Sürgün acıları mı... Continue Reading →

Başlıksız/Hazırlıksız-Zoe

Sevgili Asé, Yazdıklarını okuyalı birkaç gün oluyor. Üzerine yazmayı düşünmemiştim. Ama bugün kendimi içimde bulduğum bir ikilem nedeniyle sana yazmak istedim. Bütün dünyaya kusmak istediğim bir iç sıkıntısı yaşıyorum. Bugün üstü kapalı mesafeler üzerine düşündüm. Mesela suskunluk bir silah. Birini üzmek mi istiyorsun. Önemsiyorsa seni mesela, sus ve sadece sus. Açıklık olmadan da def etmenin... Continue Reading →

Zamana cevap, cevaba zaman, please! /Asé

En son tee Ağustos’ta bir şeyler yazmışım durgunluğa, sessizliğe, kimsesizliğe dair... birilerine değebilmeyi başarmış ki ettiğim kelamlar sevgili Fer ve Zoe cevap vermişler... onların yazdıklarını, yazdıkları tarihleri ve en son Zoe’nin ‘burası günlük mü oluyor nedir yaw’ veryansınını okuyunca kafama dank etti... belki de onlar bana cevap vermiyorlar belki de mesele sadece kendini/yazdığını fazlaca görmekten... Continue Reading →

Uzanıp hiçbir şey yapmayasım var! – Zoe

Bugün “sıkılma” mevzuna takıldım. Üzerine uzun uzun makale okumak isteyen bir takılma değil. Daha çok aşırı sıkıldığım için kendi kendime hayıflanma isteği diyelim. Oturduğum sandalyede popomun düzleşmek üzere olmasının etkisini küçümsemiyorum ama tek başına bu neden olabilir mi, ondan da emin değilim. Daha çok bir beslenememe hali gibi. Ama tepkiselliği besliyor bir yandan. İçine tıkıldığım... Continue Reading →

İyi ki varsınız kadınlar! İyi ki çok haklısınız! / Zoe

Evimin balkonu var ve burası çok rüzgarlı. Kış olduğu için sadece sigara dumanını dışarı atacak kadar aralık pencere. Bu ev geçici, yakında bir vedalaşma yaşayacağız. Sanırım en çok yalancı denizini özleyeceğim. Evimin balkonu yeşilliğe bakıyor. Yazın ağaçkakanlar oluyor o bahçedeki ağaçta ve iyi bir çocuk olunca sincapları görebiliyorsun. Bu ev geçici, vedalaşacağız ama en çok... Continue Reading →

Asé’ye yanıt: Sayıklayamamalar–1/Zoe

“15 Kasım” demiştim kendime. “Bloğa geri döneceğim”. İnsanın kendine bir takvim belirlemesi iyidir ya; işte 15 Kasım'da buraya geri dönecektim. Buraya geri dönmenin bir sembolik anlamı var. İster dil, ister kültürel farklılığa bağlayalım ama yalnızlık değil, yabancılaşmışlık hissinin etrafımı kuşattığı bir zaman diliminden geçerken, burası bana “ev” gibi geliyor. Anonimliği, birbirine dokunması, dokunurkenki özeni, kaçınılmaz... Continue Reading →

Sanki / Fer

Son yazan “arkadaşım” şöyle demiş: “blog sessiz, blog durgun, blog kimsesiz…”. Gerçekten epeydir yazmamışım(z). Neden, bilmiyorum. Öyle çok yazacak şeyim var ama dökülmüyor bir türlü. Sebepler çeşitli; “gurbet”teki gündelik hayatın zorlukları, sil baştan yaşamanın güçlükleri, bırakılamayacak sorumluluklar, öncelikler, yazamamak, okunmasından korkmak, yazarak kendin adlandırmaktan korkmak, altüst olan hayatın daha da altüst olmasından korkmak… Geçenlerde birisiyle... Continue Reading →

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑